, , , , ,

Kitap YORUMU: İskender PALA // Abum Rabum (Serpil KIR)


ABUM RABUM // İSKENDER PALA



Herkese Merhaba
Çok uzun zamandır blog yorumu yazmadığımı fark edip, son dönemlerde beni en çok etkileyen bir kitapla dönmek istedim. İskender Pala kitaplarını şuana kadar okuyup da beğenmeyen yoktur sanırım. Ve işte size beğeneceğiniz bir hikaye daha! 
Ben, elimde çok fazla kitap saklayamam, okumaya başladıysam en fazla üç gün de bitirmem gerek, zira gün daha da uzarsa konudan uzaklaşıyor ve araya bambaşka şeyler giriyor. 
Abum Rabum kitabına iki arkadaş başlarken en büyük tereddüdüm de bu durumdu. Çünkü kitap kalın arkadaşlar! ama inanın kurgunun hızı, olayların nerelere bağlanacağını düşünmek ve her satırın sizleri, ders niteliğinde bilgilere donatması sayesinde kitap bitiyor. Bitiğinde, düşeceğiniz boşluktan sizi haberdar etmek okur olarak görevim ^-^


"Kitap?"
"Evet, Kitap!.. Hz.Ibrahim'e ayetler indirilmişti. Bunların tabletlere yazılı olarak saklandığı sanılıyor. Sümer kazılarında çıkarılan pek çok tablette onun dininden işaretler görmek mümkündür. Akatların 'Abum Rabum' dedikleri 'Yüce Baba' İbrahim'dir."..



KİTABIN KONUSU



Mezopotamya'nın tarihi topraklarında başlayan, Hz.Ibrahim'in hikayesi. Üç dinin karıştığı; Hristiyanlık,Yahudilik,Müslümanlık, üç istihbaratın olayı araştırdığı; CIA,MİT,MOSSAD. Herkes Hz. Ibrahim'in hazinesinin peşinde, bu uğurda kullanılan dinler, insanlar ve harap edilen şehirler, dünyanın dört bir tarafına yağmalanıp kaçırılan tarihi eserler.  
Japonya'dan başlayıp İstanbul'a, Urfa'ya Nemrut'un tarihi derinliklerinden Adıyaman'a giden bir yol. Ve bu yolda öğrendiğimiz en kıymetli değer; Orta Asya'nın ne kadar kıymetli olduğu. 

Kitabı polisiye roman olarak okumaya başlıyor ve daha bir çok konuda bilgi sahibi olup çıkıyor okur. Hani öyle kulaktan dolma bilgiler değil hiçbiri, üç büyük kitaptan yararlanarak aktarmış bize Hz. İbrahim'i. 
Hz. İbrahim'den geriye kalan hazinenin peşine düşen ve onu elde etmeye çalışanlar. Son sayfasına kadar "kim kazanacak?" diye kendinizi yiyip bitiriyorsunuz. Çok klişe olacak belki ama "İNSANLIK" kazansın diye düşünmeden edemiyorsunuz. Gerçek hayatta insanlık kazanır mı bilinmez, günümüz insanoğlunu düşününce çok zor demeden de geçemiyor insan. 
Japonya da öğretim asistanı olarak çalışan Keiko, mezuniyet günü odasında,bedenine defalarca saplanan bir kama yüzünden ölü olarak bulunur. Bir bilim insanı olan Keiko'nun bilgisayarındaki dosyalar "Ertuğrul'un Babayanı" olarak kaydedilmiştir. Ve Keiko'nun telefonuna Türkiye-İstanbul dan gelen bir mesajla rota İstanbul'a çevrilir, üstelik şüpheli olan yakın arkadaşı da İstanbul'a gitmiştir.
Her iki olayın sonucu Japon polisi Türkiye'nin yolunu tutar. Aynı saatlerde Zara, İstanbul Arkeoloji müzesinde bulunan tabletlerin peşindedir. Tek derdi kopyalamak gibi görünse de çok geçmeden yakalanır. Zira tabletlere verilen tahribat yüzünden suçlu duruma düşer. Ahh! keşke asıl sorunu görebilseler diyeceğiniz sayfalar işte bu kısımlar. Zara'nin Sümerolog Selim hoca ile karşılaşması ve Mit ile Türk polisinin olaya karışması, bir de aralarına katılan Japon polis. Kim CIA için çalışıyor? MOSSAD'ın burada ki rolü ne? ZELOT'un acımasız sırlarının kurbanı kim? Hazine için kimlerin canı daha çok yanacak? sorularınızın cevapları sayfalarda. 
Kitabın en efsane karakteri benim için Selim hoca ve Zara. Selim'in Zara'ya güvenmek istemesi ve Zara'nın Selim hocaya güven vermemek adına olan mücadelesi. İnsanlığın en çok da bu kısımda kazanmasını istedim. 

Asıl süprizi sona sakladım ve bunun için bana kızabilirsiniz 😄 ABUM RABUM kitabı, dizi kanalı Netflix kanalında beş bölümlük dizi olacak müjdesini de vermek isterim. Sabırsızca beklemedeyim...

Iskender Pala'nın kalemini konuşturduğu, her sayfasını soluksuz okuyacağınız bir tarihi/polisiye kitabı. 
Okuyun-okutun

&&&&&&&&&&&&&&




Sim-Ammar'ın mimarisi ile başlayan, kimine Yüce Baba, kimine de Abum Rabum. Yani Hz. Ibrahim.
Kimine göre Zara(yahudi)- kimine göre Sara(Hiristiyan) ve de kimine göre Sare(müslüman).



"Nemrut gördü ki mabut tuttukları putlar parça parça olmuş, yere düşmüşler. 'Bunu kim etti' diye sordu. Dediler: 'Tareh'in oğlu İbrahim, daima putlarımızı kötülerdi, o etmiştir.' Onlara şu emri verdi: 'Tez onu muhakkak yakalayıp bana getirin; ben onu elbette öldüreceğim.' İbrahim'i bulup getirdikleri zaman Nemrut şöyle dedi: 'Ya İbrahim, bizim putlarımıza sen mi bu hakareti ettin?' İbrahim şu cevabı verdi: 'Gece gündüz mabut diye taptığınız büyük puttan sual et; o size söylesin, eğer söyleyebilirse!' Nemrut şöyle dedi; Ya İbrahim, bilmez misin putlar nutuk edip söyleyemezler.' İbrahim şöyle dedi: 'Ey Nemrut;madem putlar cevap veremezler; sonra ey zalimler, bunları elinizle yapıp yine onlara tapar, yardım istersiniz, ne kadar ahmak bir kavim olmuşsunuz!'....


ARKA KAPAK



Karısı Saray, Avram’a çocuk verememişti. Saray’ın Hacer adında Mısırlı bir cariyesi vardı. Saray Avram’a, (…) “Lütfen cariyemle yat, belki bu yolla bir çocuk sahibi olabilirim” dedi. Avram Saray’ın sözünü dinledi. (…) Rabb’ın meleği (hamile kalan Hacer’e) (…) “Bir oğlun olacak,
adını İsmail koyacaksın. (…) Herkes ona karşı çıkacak, kardeşleri onunla hep çekişme içinde yaşayacak” dedi (Tevrat, Tekvin, Bâb 16).
İbrahim’in biri köle, biri de özgür kadından iki oğlu vardır. (…)
Bu kadınlar iki antlaşmayı simgelemektedir. Biri Sina Dağı’ndandır, köle olacak çocuklar doğurur; bu Hacer’dir. Oysa göksel Yeruşelim özgürdür, annemiz odur.(…) İşte böyle kardeşler, bizler cariyenin değil, özgür kadının (Sara’nın) çocuklarıyız (İncil, Galatyalılar 4/21-31).

Dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapan Ortadoğu… İnsanlığın beşiği ve Hz. İbrahim’in ayak izlerini taşıyan yurtlar… Ve Müslümanlar üzerinden süregiden savaşlar… Bir bakıma
Hz. İbrahim’in mirası peşindeki evlatlarının amansız mücadelesi…
Ortadoğu’da yalnızca fikirler, inanışlar, canlar değil, tarih de bir katliamın pençesinde. Artık hakikati görenler, Irak ve Suriye’de birinin kanı toprağa akarken uzaklarda kanı bitlenen birilerini, burada bir kurşun namludan fırladığında meçhul ülkelerde kabaran cüzdanları, burada annelerin ağıtları gözyaşlarına karışırken bir yerlere gizlice kaçırılan tarihi mirası fark edebiliyorlar. Oynanan oyuna insanlığın geçmişiyle hesaplaşması deniyor ama hakikatte geleceğini belirleme potansiyeline sahip.
Elinizdeki kitabı yalnızca Roma, Kudüs ve İstanbul ekseninde
bir casusluk romanı olarak değil, aynı zamanda. Mezopotamya’nın sosyal, siyasi ve sanatsal tarihi gibi de okuyacaksınız. İskender Pala’nın her zamanki yetkin kaleminden nefes nefese bir polisiye...


Bir sonraki yorumda görüşmek üzere,
Okumak İptiladır Müptelalara Selam Olsun...